2 Nisan 2009 Perşembe

Kitap kitap...

Geçen hafta...

Elif Şafak'ın son kitabı "Aşk"...
Son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında bana gerçekten kalıcı birşeyler kattığını hissettiğim bir kitap oldum Aşk.
Konusu gereği tasavvuf dili yoğun bir şekilde kullanılmış. Tebrizli Şems ve Mevlana' nın arkadaşlığı çok etkileyici bir şekilde anlatılmış.
Kitapta çok hoşuma giden bir
Tebrizli Şems hikayesi:

Bir taş nehre düşmeye görsün, pek anlaşılmaz etkisi. Hafiften aralanır; dalgalanır suyun yüzeyi. Belli belirsiz bir tıp sesi çıkar; duyulmaz bile akıntının ortasında, kaybolur uğultuda. Hepi topu budur olacağı.

Ama bir de göle düşsün aynı taş… etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur. O taş var ya o taş, durgun suları savurur. Taşın suya değdiği yerde evvela bir halka peyda olur; halka tomurcuklanır, ol tomurcuk çiçeklenir, açar da açar, katmerlenir. Göz açıp kapayıncaya kadar, ufacık bir taş ne işler açar başa. Tüm yüzeye yayılır aksi, bir bakmışsın ki her yeri kaplamış. Çemberler çemberleri doğurur, tá ki en son çember de kıyıya vurup yok oluncaya dek.

Nehir alışkındır karmaşaya, deli dolu akışa. Zaten çağlamak için bahane arar ya, hızlı yaşar, çabuk taşar. atılan taşı içine alır; benimser, sindirir ve sonra da unutur kolaylıkla. Karışıklık onun doğasında var, ne de olsa. ha bir eksik ha bir fazla.

Gel gelelim göl hazır değildir böyle aniden dalgalanmaya. Tek bir taş bile yeter onu altüst etmeye, tá dibinden sarsmaya. Göl taşla buluştuktan sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz, olamaz.”

Hem Şemsi Tebriz'e hem de Mevlana'ya hayran oldum...

Bu hafta...

Adam Fawer 'ın ilk kitabı "Olasılıksız"...
Eşimin tavsiyesi üzerine okuduğum müthiş sürükleyici bir kitap. Yeni bir kitap değil aslında ama ben ancak fırsat bulabildim. Yazarın hikayeside kitabı gibi çok enteresan; ekonomi okuduktan sonra istatistik masterı yapmış, her üniversite mezunu gibi normal bir işe girip çalışırken yakın bir arkadaşının kanser olması ve peşinden
babasını kanserden kaybetmesi üzerine işini bırakıp çoçukluk hayali olan yazarlığa başlamış. İlk 100 sayfasında kişiler ve olaylar birbirine bağlanana kadar biraz sıkıldım ama olaylar gelişmeye başladıktan sonra çok keyifle, soluksuz okudum. Sadece serviste ve geceleri 15dk okuyabildiğimi hesaba katarsak bitirmem kısa sürdü ve böylece tesadüflere inanmayan yanım kendine yandaş bulmuş oldu. Kitabın kahramanı David Caine' nin istatistik dersinden bir bölüm:

"Amerika'daki en büyük piyangoyu, Powerball'ı, kazanabilme olasılığı 120.000.000'da 1'dir. Powerball'ın ilk oynanmaya başlandığı 1997'den beri, elliden fazla insan, bu olasılığı alt üst ederek, büyük ikramiyeyi kazanmıştır. Onlar, bu gezegendeki en şanslı, en zengin insanlar arasındadır. Onlardan nefret ederim. Ama konumuz bu değil.

Şimdi de düşük olasılıklı bir olaydan söz edelim: Dünyaya dev bir gök taşı çarpacak ve uygarlık yok olacak. Jeofizikçilere göre, her yıl bunun olma olasılığı milyonda bir. İnsanoğlunun atalarını da hesaba katarsak, yedi milyon yılı aşkın bir süredir bu gezegende varlığımızı sürdürdüğümüze göre, bir gök taşının bugüne kadar bizi yok etmiş olma olasılığı yüzde yedi yüz. Yani anlayacağınız, bir kere değil, yedi kere ölmüş olmalıydık şimdiye. Ama çoğumuzun bildiği gibi, insanoğlunun yazılı tarihinden bu yana yok olmadık.

Ne demeye çalışıyorum sizce? Bir gök taşı bizi yok edecek demeye çalışmıyorum. Düşük olasılıklı olaylar hakkında bir yorumda bulunmaya çalışıyorum, kıssadan hisse şudur: Her an her şey olabilir!
"

3 yorum:

biberligökçe dedi ki...

popülerliği hala devam etse de, azalmış olan br kştap, bu yüzden en yazkın zamanda ben de okuyacağım.

JuVeNiL dedi ki...

ama ben bu yazıyı okumamıştım blogda -nası olmuşsa- böle her an herşey olabilir diye patadanak bitirince panikatagım kudurdu:D:D:D

nilo dedi ki...

:D İkisi de süperdi, tavsiye olunur:D