Oyun ve Oyuncaklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oyun ve Oyuncaklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2010 Pazar

bu ne kadar keyifli bir işmiş yahu...

cuma akşamı saat 11 de evde olunca -bu sefer keyiften değil çalışmaktan :(- tüm haftanın yorgunluğuyla yine uyku tutmadı tabi.
sevgilimle televizyon karşısında takıldık biraz, sanki Carrie' nin maceralarını bilmiyormuşuz gibi tekrar bölümlerini izlemeye başladık.
kesmedi, uyku öncesi harika bir kitap bitirdim, tavsiye edicem ama bekleyen postlardan yer açmam lazım.
tüm bunların etkisiyle cumartesi sürünerek kalktım tabi, sevgilimin hazırladığı leziz kahvaltıyı mideye indirdim.
sürprizlerim var demiştim ya, minik adamla malzeme alışverişine çıktık, ilk adım olarakta hep istediğim parmak boyalarından aldık.

kutuları açıp masanın üstüne koyarken beyaz halı ve koltuklarımın 10 dakika sonraki halinden korkmuyor değildim,
düşündüğüm kadar kötü olmadı, onlar yerine makinam ve üstüm boyandı biraz ama o da olsun artık ;)
parmağını kutuya daldırıp boyadıktan sonra uzun uzun inceledi önce, sonra da tadına bakmaya çalıştı.
biraz serbest çalışma yaptıktan sonra sürprizlerimiz için hazırlık yaptık.
minik adamın ananesini de eğlencemize katıldı, suratındaki kızılderili boyaları onun eseri :)

küçük annekuştan büyük annekuşa not: annem, aklımdasın, seni seviyorum...

11 Şubat 2010 Perşembe

e anne hani ben hani ben demez mi sonra?

sebepsiz bir uykusuzluk dadandı bu aralar, aldığım vitaminlerden mi çözemedim ama geceleri uyku yok...
evde yapacak az işim varmış gibi kendime iş yaratır oldum, perdeleri indirdim, yıkadım, ütüledim,
hepsini değil tabi ama kalanlarla pis pis bakışıyoruz, kendimi Desperate Housewives' taki Lynette gibi hissediyorum.
aklımda bir dolu yeni fikir var, minik adamla ilgili, sevgilim ile ilgili, evimle ilgili.
yazarken fark ettim bak kendimi yine rafa kaldırmışım bu aralar, hayırlısı bakalım inince bir haber ederim...
.
anne yine kaptırmış kendinden bahsediyo dimi, neyse 5 cümlede toparladım ama durumu ;)
minik adama gelince, pirinçleriyle başımız dertte son zamanlarda, öğün atlamalar başladı.
üst damakta her iki taraftaki birinci azıları ve köpek dişleri geçen aylarda çıktı, aslında ayına göre biraz erken bile çıktı denebilir.
alt damakta ise birinci azılar tamam ama köpek dişleri henüz çıkmadı, biran önce gelsede şişliği inip acısı dinse.
atladığı öğünler dışında bir de dişten sebep ara ara tahriş olan poposu ve ağrayan kulağı da huzursuzluk sebebi...
şu iki minik pirinç tanesi çıksın, ara ara sızlayan 20 yaş dişimi çektirmiş kadar mutlu olucam.

incir kabuğunu doldurmuyor misali minik adamı durdurmuyor bu tür engeller.
yine bol bol oyunlar oynadık geçen hafta, onlardan biri de makarna ayırmaca...
ee mısır, fasülye, nohut ayıkladı, makarnayı da seviyor madem birazda onu ayıklasın dimi? ;)
oyun örtüsünü serdikten sonra koşa koşa oturdu üstüne, başladı makarnaları avuçlamaya,
iki farklı kaseye koyacağını anlatmaya çalıştım ama O ayırmaktansa bir çeşiti toplayıp kaseye koymayı tercih etti.
sonrasında kaseler arası makarna taşımacılığı, en sonunda da makarnaları kıtır kıtır mideye indirmeye başladı:)

.
sonunda cuma günü de geldi, mini mini sürprizler hazırlıyorum sahiplerini mutlu edeceğini umduğum.
hava muhalefetine yakalanmazsak keyifli planlarım da var, sevgilimle, bakalım, anlatırım, umutluyum ;)
şimdiden sevgililer gününüz kutlu olsun canlar, tadını çıkarın, cupitler sizinle olsun...

20 Ocak 2010 Çarşamba

akşam...

yoğun geçen iş günlerinden sonra minik adamı kollarıma almak gibisi yok.
kapıda beni görür görmez tepinip boynuma sarılıyor,
o kadar neşeli o kadar keyifli ki gün sanki onun için yeni başlamış gibi.
ben günü kapatmış, kalan enerji zerreciklerini kullanırken onda yorgunluktan eser yok.
duruyomuyuz peki, hayır, herşeye rağmen tam gaz devam...
.
gelen bir yorum üzerine farkettim ki sanki hep haftasonu aktivite yapıyor gibi görünüyoruz.
aslında gün boyu işte olduğum ve eve geldiğimde az vaktim olduğu için mümkün olduğunca çokşey sığdırmaya çalışıyorum.
bugün çarşambaydı, minik adam ve sevgilim saklambaç oynarken, gelen kahkahalar ve bağırışlar arasında yoğurt mayaladım.
karla kaplı yeşilliklerin mis gibi havası geldi sütümüzle birlikte.
yoğurt yapma makinasını henüz hamileyken almıştım, iyi ki almışım, Arzum Bebbe serisinden.
temizlemesi kolay, kullanımı çok pratik, uygun fiyatlı ve her seferinde süper tutmuş yoğurtlar garanti.
aa bide zaman ayarı var, bitince ötüyo hemde fişini çekene kadar, bu kısmı sinir...
okudum da şimdi yazdıklarımı tam reklam gibi olmuş:)

gün içinde oyuncakları ile oynadığından sıkılmaması için yeni oyunlar bulmaya çalışıyorum.
geçen hafta dedesinin getirdiği dominoları bisküvi kutusuna yerleştirdik.
artık birçok aktiviteyi bazen tam bazen yarımda olsa ben göstermeden yapabiliyor.
çabucak dominoları yerleştirdikten sonra üstüste dizdik, sıraladık, grupladık, sayılarına baktık.
sonrasında bisküvi kutusuna takıldı biraz, sıkıştırdı, şekli bozulmayınca sinirlendi tosba:)

başka bir akşam mısırların arasından kuru fasülyeleri topladık.
mısırlarla oynamayı çok seviyor daha öncede başka bir aktivite için kullanmıştık zaten.
içindeki fasülyeleri ayıklayıp yandaki kutuya doldurduk.
minicik parmakları dolmaiçi avuçlarıyla böyle ince işlerle uğraşmasına bayılıyorum.

.
biliyorum haftasonuna daha iki gün var ama içim kıpır kıpır,
çook eğlenceli, çook keyifli planlarım var, çocuklu ve çocuksuz, anlatırım ;)

14 Ocak 2010 Perşembe

sanki bişeyler eksik gibi?

hayat çok hızlı akıyor, çalışmak, çocuk yada büyük şehrin karmaşası değil sebep,
ne olursa olsun geçiyor sen yakalasanda yakalayamasanda.
yakalayamıyor olman onu ilgilendirmiyor, bu senin problemin.
işte bir hafta daha bitti, minik adam bir hafta daha büyüdü,
annesi va babası yorgunluktan ve uykusuzluktan olsa gerek dün akşam saat 9 da onunla beraber uyuya kaldı.
hatta abarttılar uyuma işini sabah bakıcının kapı sesiyle uyandılar,
anne işe geç kaldı, babaysa bir sonraki deniz otobüsüne bindi.
yeni haftaya biraz geçte olsa koşuşturmalı bir şekilde başlandı.
oysa 2 gün önceye kadar herşey çok daha sakindi...
.
bu haftasonunu iki kişilik geçirmedik, misafirlerimiz vardı hemde hergün.
aslında onlara misafir denmez ama bize geldiler ya, olsun ;)
cuma akşamını Gökçekız ve Tolga' sı ile beraber geçirdik, sohbet sohbeti açtı, gece saat 1' i gördü.
keyifli bir akşamdan sonra Onlar taksiye binerken biz hala camdan el sallıyorduk.
cumartesi minik adamın teyzesi bizimleydi.
haftasonları geleceğini biliyor sanki, uyanır uyanmaz önce babayı sonra gegesini soruyor.
akşama kadar kovalamaca, saklambaç oynadılar, koştular, eğlendiler.
bu güzel abaküsü Yasemin gegesi hediye göndermiş, Mürü gegesi ile bol bol oynadı.
boncuklar çok komikti herhalde çok güldüler:D

oyun arası, muhabbet arası, iki mis gibi Türk kahvesi sonrası, fincanın içindeki karartılardan bir soru geldi:
"sanki bişeyler eksik gibi mi hissesiyorsun sen?"
beklenmedik bir anda yakalanınca düşündüm biraz...
eve bakıyorum, mutfak iyiyken oturma odası dağınık, işe bakıyorum biri bitmeden diğeri başlıyor,
oğlana bakıyorum, isteklerim var zamanım yok, kendime bakıyorum, daha doğrusu bakamıyorum,
sevgilime bakıyorum, iyi ki o kendime bakabilecek yaşta.
olduğu kadar yaşıyor ve yaşatıyor gibiyim aslında.
bunları dile getirdikten sonra bir ara verdim yine, düşündüm üzerine biraz daha...
ve bu duruma yani eksiklerim olmasına üzülmedim, önemsemedim çok fazla.
herşeyi en iyi şekilde yapamazsın ki, önemli olan yaptıklarını en iyi şekilde yapmak dimi?
amaç mükemmel anne, mükemmel ev kadını veya mükemmel iş kadını olmak değil ki!
ve şuna karar verdim: minik adamla, sevgilimle, evimle, kendimle, hayatımla olduğum gibi mutluyum ben,
gerisi vız gelir, tırıs gider yahu...
.
takıldım fala kendi göletimde iki dakikada fırtına kopardım böyle.
bakalım bu hafta neler getirecek? Hepimize iyi haftalar...

11 Ocak 2010 Pazartesi

düşerek büyüyorlar dimi?

minik adam tam bir yaralı yüz bu günlerde...
sol yanağında geçmek üzere olan bir çürük, sağ yanağında da kırmızı bir şişlik var.
bayramdan kalma dikişlerinide unutmayayım, ufacık bir faça.
hani yurtdışındaki sosyal görevlilerden burda olsa kesin oğlanı elimizden alırlardı.
"bakamıyosunuz siz bu çocuğa, kesin dövüyorsunuzdur da!" diyerekten olay çıkartırlardı!
yazarken bile içim bir tuhaf oldu valla.
ama bilmezler ki O düştükçe, vurdukça, ağladıkça benim içim yanıyo.
O bağırarak, ağlayarak gösteriyo acısını peki ya ben?
kalbim mengenelerin arasında sıkıştıkça sıkışıyo, bir süre kendime gelemiyorum, nefesim tıkanıyo resmen.
öyle olur olmadık kazalar, yaralanmalar ki bunlar düşündükçe şaşırıyorum gerçekten.
yakında kontrol manyağı bir anne olucam ya ondan korkuyorum, kendimden korkuyorum...
.
haftaiçi kazaları geçirip çeşitli morluklar edindikten sonra haftasonunu sakin geçirdik.
oyunlar oynadık, puzzlelar yaptık, resim çizdik, kitap okuduk...
geçen haftalarda arıyorum demiştim ya sonunda hayvanlar ile ilgili istediğim gibi bir kitap bulabildim.
baktığım bikaç tane vardı ama onlarında basımı tükenmişti.
Resimlerle 100 Hayvan, Remzi Kitapevinin çocuk dizisinin yeni çıkan kitabı.
içinde ev, çiftlik, kutup, Afrika hatta Avusturalya hayvanları bile var, gerçekten çok güzel hazırlanmış.
değişik hayvanlar görmek minik adamın hoşuna gitmiş olucak ki hergün en az iki kez bakıyor.

aslında uzun zaman önce oynamıştık bu oyunu, resimlere bakarken buldum.
makarna kutusunun üzerini renkli elişi kağıtları ile kaplamıştım,
ön kısımda var olan deliğe üsttekini eklemiş ve kutunun üzerine ördekler yapıştırmıştım.
sonrasında minik adamda sürpriz yumurta kutularını üstten atıp, ortadan toplamıştı.
uzun süre oynadı bu kutuyla, özellikle yemek yedirirken çok işimize yaramıştı.
şimdiyse üstü yemek lekeli, ıslandığı için yapışkanlar atmış bir şekilde rafta duruyo.
ne bilim atmaya kıyamadım, çöpçü yanım sağolsun.

.
bugün pazartesi, sizi bilmem ama beni çook uzun, bol mesaili bir hafta bekliyor olabilir.
umarım keyifli bir haftasonu geçirmiş ve haftaya başlayacak gücü toplayabilmişsinizdir.
yazdığıma bakmayın siz, kendi adıma şüphelerim var.
bi de daha yeni başlayan hafta için ağrıyan bir sırtım ve geri geri giden ayaklarım.
ara gaza ihtiyacım var benim, anlaşıldı, acıkta olsa kafa dinlemeye.
saatsiz kahvaltı edip düzenli uyumaya yada rahatlatıcı bir masaja.
ne istediğim konusunda bir sorun yok, burası net, ne zaman yapabileceğim konusuna gelince tam bir muamma.
umarım beklenmedik bir yolculuk yada harika bir sürpriz gerçekleşir, sizin içinde bizim içinde!
sevgili evren, bu mesajı sana gönderiyorum, cevabını da en kısa zamanda bekliyorum;)

3 Ocak 2010 Pazar

Yeni yılın ilk günleri...

yılbaşını ailemle kutlamayı seviyorum ben, son 10 yıldır böyle.
yine kalabalık bir yemekten sonra daha da kalabalıklaştık tabi,
bol eğlenceli, kahkahalı, dans etmeli bir gece geçirdik.
yeni yıla beraber, mutlu ve eğlenerek başladık, devamı da böyle gelsin dedik:)
.
cuma günü yılın ilk doğum günü partisine davetliydik.
minik kuzu Elif kız birinci yaşına girdi, hediyemizi aldık kutlamaya katıldık.

çok cici bir pasta ve leziz yiyecekler eşliğinde keyifli bir aile ortamında kutladık kızımızın doğum gününü.
minik adam biraz huysuzlandı önce ama oyuncak atı görünce yelkenleri suya indirdi hemen.
bütün bir kutlama boyunca tepesinden inmedi,
dün sipariş verdik, kahverengisi için, gelirse bakalım, çook sevinecek eminim.
.
hareketli iki gün geçirdikten sonra cumartesi biraz başbaşa kaldık minik adamla.
hem ev yapımı oyuncaklarla hemde yeni yıl hediyeleri ile oynadık.
yelken oyuncaktan verdiğim siparişlerim iki gün içerisinde elimize ulaşmıştı.
ancak yaş olarak biraz büyük aldığım için alıştırma turları yaptık,
oyuncaklardan birinin parçalarını daha önce ponponlar ile oynamak için hazırladığım kartonunun üstüne yerleştirdik.
aynı aktiviteyi dört farklı renk kullanarak yeni hazırladığım kartonun üstüne de yerleştirdik.
bu aralar renkler üzerine yoğunlaştık, hadi bakalım...

minik adamın yeni yıl hediyeleri arasında üç tane de puzzle var.
teyzoşu ve ananesi birbirlerinden habersiz sesli puzzle almışlar.
soldaki Melissa&Doug 'un çiftlik hayvanları, inek sesinden korktu minik adam ama pisinin hatırına oynuyoruz.
sağdaki ise Tchibo' nun sesli yılbaşı puzzle, bunda da hem arabaya hem pisiye bayıldı.
üçüncü puzzle dayısından ama daha onunla oynamaya başlamadık.
sonraki haftalarda oynamak için diğerlerinin yanına kaldırdım.

.
ayın üçü oldu bile, minik adam bugün tam 16 aylık oldu.
10 kelime konuşuyor ama derdini anlatmak için daha çok parmağını kullanıyor.
evin muhtarı gibi, O' dan habersiz hiçbişey yapılmıyor.
çamaşır&bulaşık makinası boşaltıyor, çamaşır asıyor&topluyor, buzdolabını karıştıyor,
yürümüyor koşuyor, kumandaları kullanabiliyor, getir-götür işi yapabiliyor:)
şimdiyse yatağında mışıl mışıl melek gibi uyuyor ve annesi O' nu çoook seviyor...

21 Aralık 2009 Pazartesi

Nutella tadında haftasonu...

beklenen gün geldi ve laptopuma kavuştum, 1 haftalık ayrılık 1 ay gibi gelmeye başlamıştı artık.
insan ne çabuk alışıyor yahu, neyse kavuştuk ve herşey yolunda ya gerisi önemli değil ;)
.
soğuk ve kasvetli havaya rağmen gayet keyifli bir haftasonu geçirdik minik adamla.
ara ara sıcak yüzünü gördüğümüz güneş oyun arkadaşımız oldu.
minik adam uyurken kahverengi kartonun üzerine renkli yuvarlaklar yapıştırdım.
ananesinin yaptığı ponponları renklerine göre üzerine yerleştirmeye çalıştık.
aynı renkleri genelde denk getiremedi ama çok keyifle oynadı.
renkler de bir daha ki sefere artık;)

birazda hayvanlar alemine göz attık minik adamla.
markette buldum bu maketleri, hemen attım sepete bir tane.
önce hayvanları tanıdık, kuyruklarını, gözlerini gösterdik, sonra tek tek kitapta aradık onları.
kitap, Hobi yayınlarının resimli hayvanlar sözlüğünün birincisi.
her sayfada bir hayvan resmi koymuşlar, sonuna da karışık.
çok sevmiyor minik adam bu kitabı, sebebini çözemedim ama maketlerin hatırına baktı biraz.
daha güzel bir hayvanlar kitabı öneriniz varsa çok sevinirim.

alışveriş yapmayı düşündüğüm bir oyuncak sitesine bakarken aklıma geldi bu oyun.
evde bulduğum köpüğe boyu kısaltılmış çöp şişleri taktım.
tek gereken şişlere geçirebileceği birşeyler bulmaktı.
sonunda dikiş kutusunda bu zamazingoları buldum:)
çok değişik geldi minik adama, uzun bir süre oynadı onlarla.

alttaki fotoğrafta minik adamın yüzüne nutella mutluluğu yayılmış.
normalde abur cubura kesinlikle karşıyızdır, hem kendimiz hem O' nun için.
nasıl olsa büyüdükçe bir dolu gereksiz şey yiyecek bari erken başlamasın diye düşündüğümüzden aslında.
dün akşam bir ilk yaşandı ve nutellanın tadına baktı minik adam.
toplasan bir çay kaşığı anca yemiştir ama nasıl sevdi görmeniz lazımdı.
mutluluktan tepindi resmen, anasının oğlu işte;)

.
işte böyle geçti bizim haftasonumuz, umarım sizinki de iyi geçmiştir.
bugün pazartesi, yepyeni bir hafta daha başlıyor.
yeni yıla sayılı günler kaldı, çekiliş hediyemi gönderebilirim artık :)

13 Aralık 2009 Pazar

Pazar, favori günüm olmaya başladın...

soğuk bir pazar sabahına uyandık minik adamla.
yine ana-oğul, yine başbaşa.
kahvaltı faslından sonra oyunlar oynadık bolca.
sonunda aradığım ipe dizme boncuklarını bulmayı başardım.
benim gibi arayanlar varsa burdan alabilirsiniz.
henüz tam amacına yönelik kullanmıyor, yanyana veya üstüste dizmek daha çok hoşuna gitti.
hatta bir ara boncukları buzluğa sıraladık.
ancak oyunun sonlarına doğru ipi eline aldı ve birlikte geçirdik.
bakalım bir sonraki sefere daha ümitliyim.

masanın başına geçip, bu aralar en sevdiği kitabının başında takıldık biraz.
eski rekorumuzu kırarak 17 kez kamyon ve 11 kez limon dedim:)
ilgilenenler olursa kitap Tudem' in renkler serisi.
ilerleyen günlerde şekiller serisini de almayı düşünüyorum.

kitaptan sonra vazgeçilmezleri olan arabalarının başına döndü.
hepsini birbiri ardına sıralamaya başladı bu aralar.
yeni bir fikir getirdi bu aklıma, yakında paylaşırım;)
öğlen uykusundan önce birazda puzzle yaptık.
almak isteyenler yine burda var, tavsiye ederim, içli-dışlı puzzle diyorlar.
minik adamınkinde portakalın içinde dilimleri, fırının içinde de tavuk var;)

böyle geçti pazar günümüzün ilk yarısı.
minik adam uyuyo şimdi mışıl mışıl.
sevgilim aradı az önce, daha çalışacakmış.
bense sıcak kahvem, müziğim ve laptopumla keyif yapıyorum.
evde de mis gibi bi çorba kokusu var.
içim sıcacık, huzur dolu...

8 Aralık 2009 Salı

Oyuncu kedinin oyunları...

Baktım bu aralar yok hastalıktı, yok rahatsızlıktı pek bi içim karardı.
Konuyu değiştirelim dedim, hem hazır konu oyundan açılmışken iyi de olur.
Buyrun bakalım....
~~~
Ananesinin yaptığı ponponları maşa yardımıyla yumurta kutusuna yerleştirme oyunu oynadık.
Minik adam bir eliyle maşayı tuttu ama kullanmadı diğer eliyle ponponları kutuya yerleştirdi.
Oyunu tekrar deneyeceğiz, maşayı kullanır belki;)
~~~
Sonbahar sepeti aktivitesi yaptık minik adamla.
Sepetin içinde biri açılmış diğeri kapalı 2 kozalak, farklı ağaçlardan toplanmış farklı tonlarda ve şekillerde yapraklar, zemin olarak mısır ve 2 adette çubuk tarçın vardı.
En çok tarçın çubuklarını kemirmekten ve mısırları etrafa saçmaktan keyif aldı :)
~~~
Önceden çamaşır suyu ile yıkanmış bozuk paralar ile kumbaraya para atma oyunu oynuyoruz.
Bu oyunu oynarken extra dikkatliyiz, ne olur ne olmaz...
~~~
Kavanozun kapağına 3 delik açtıktan sonra aliminyum folyo ve şeffaf yapışkanlı kağıt ile kapladım. Parmaklarını deliklere sokarken kapağın kenarları keskin değil böylece. Sonrasında fasulyeleri kavanoza atmaya başladı minik adam...
Akşam da uyumadan önce aynı oyunu ikiye kesilmiş kamışlarla da oynadık...
~~~
Aslında bu oyun "tuzluğa kürdan atma" olarak biliniyor ama biz boyu kısaltılmış çöpşişler ile oynadık.
Sivri uçlu kürdanlar beni biraz korkutuyor.

~~~
Elinde ne varsa kafasına şapka niyetine takmaya bayılıyo.
Bardaklar Ikea'dan, çok kullanışlılar hem renk alıştırması yapıyoruz hem de kule.
Oyunlarımızın bir kısmı bunlar, diğerleri daha sonra.
Son olarak aktivitelerin bi kısmı burdan, bi kısmı burdan örnek alınmıştır ve kalanlar da bizdendir...

6 Aralık 2009 Pazar

iki kişilik pazar...

uzun zamandır başbaşa kalamamıştık minik adamla.
yaşanan rahatsızlıklardan dolayı ya sevgilim yada annem yanımızda.
saat 9 civarında, rekor bir saatle, güne başladık.
fazla uykunun verdiği uyuşukluk paçalarımızdan akıyodu:)
daha önemlisi keyifliydi minik adam.
antibiyotik ve soğuk buhar makinası işe yarıyor diye düşündüm.
harika bir kahvaltıdan sonra biraz oyun oynadık.
sarı mercimekten kendimize kumsal yaptık.
çok şaşırdı, bir süre parmağıyla gösterip "mama" dedi.
deniz kabuklarını öğrendik sonra, bazıları çok ilginç geldi,
üstüste 11 kez sünger dedim:)
kabukları kendi özel kumsalımıza yerleştirdik.
sıkılınca da mercimekleri etrafa saçtı bücür.
kafasında bile mercimek topladım, düşünün.

denemek isteyen olursa çok geniş bir örtü tavsiye ederim.
oyundan çok temizlemesi ile uğraştık çünkü.
şimdi mışıl mışıl uyuyor minik adam...
uyku öncesi tutan bir öksürük krizinde kahvaltısı çıkardı.
sonra da rahatlasın diye verdiğim sütü.
öksürüğü korkutmaya başladı artık.
yarın doktoru ile görüşelim herşey daha iyi olucak.
biliyorum.

17 Kasım 2009 Salı

Masa başı iş ;)

Minik adam ve babasıyla ne zamadır aklımda olan sandalye ve masasını almak için İkea yollarına düştük. İnanılmaz bir kalabalığın arasından rekor bir zaman ile 45 dakikada koşar adım işimizi halledip olay mahalinden ayrıldık. Minik adam, babasının yanına işten anlayan ustalar gibi oturup kendince sandalye yapımına katkıda bulundu. Ben mi ne yaptım, iş bişeyler kurmaya gelince ne yaptıysam onu, oturup izledim vee keyifli anların fotoğrafını çektim;)

Uyku tulumunu giydirdikten sonra bile sandalyenin tepesinden alamadık. Abaküs, minik adama matematikçi anne-babasından hediye ama merak etmeyin şu an sadece renkleri ve üzerindeki resimleriyle oynaması için kullanılıyor ;)

Artık masa başı çalışmaya başladı minik adam. Tabi biraz dikkatli olmakta yarar var çünkü bazen sandalyenin üstüne tünüyo ordan da masaya...






Bir de ayakları yere deyse tam olucak ;)
Fotoğraflardaki oyuncakların bazıları İkea' dan, ana-oğul seviyoruz.
Almayı düşünenlere tavsiye ederiz.
He bi de daha net görüntü için resimlerin üzerine bir tık yeter.