29 Mayıs 2010 Cumartesi

kadıköy-eminönü-galata

cumartesi sabahlarına ayrı bir keyifle uyanıyorum, evi ve minik adamı hazırladıktan sonra kendimi yollara atıyorum,
vapura biniyorum, müzik dinliyorum, etrafa bakıyorum, çay içiyorum, işi düşünüyorum, hiç bişey düşünmüyorum,
yürüyorum, soluklanıyorum, fotoğraf çekiyorum, öğreniyorum, arada "hıım anladım" ya da "nasıl olucak şimdi bu" diyorum,
kapının önüne çıkıp göz ucuyla galata kulesine bakarken bir yandan kahve içiyorum,
arada kulağıma perküsyon sesleri bazen de üst katta ki flamenko danscılarının ayak sesleri geliyo,
çay içiyorum, öğrenciyim ya defterime not alıyorum, denemeler yapıyorum, keyif alıyorum...
ve 5 saatin sonunda yorgun ama mutlu, vapura atlayıp minik adama doğru harakete geçiyorum...

28 Mayıs 2010 Cuma

28...

...can kardeş canan kardeş, doğum günün kutlu olsun...
...ne kadar uzakta olsanda hep aklımdasın...
...seni çok sevdiğimi hiiiç unutma...
...birtanesin...

21 Mayıs 2010 Cuma

çingane...

evde nasıl bir curcuna var anlatamam, dolabımın içinde heryer heryerde resmen, benim gibi bişeyleri aramayı sevmeyen biri için nefret bir durum.
kışlıklarlar ile yazlıklar şu an kardeş kardeş yumak olmuş takılıyolar içerde, sabah sevgilim gözü önünde bluzumu kolundan yakalayıp dışarı sürüklemek zorunda kaldım.
gözleri fal taşı gibi açık muzip bir gülümsemeyle dalga geçti benimle, en kısa zamanda toplamam lazım şu dolabı :)
bu karmaşanın arasında kaybolan ufak tefek şeylerimde var kimbilir hangi kotun cebinde kaldılar, umarım onlarda çıkar bir an önce.
bu aralar biraz sağlık problemleriyle cebelleşiyoruz, geçen hafta önce sevgilim hastalandı, hemen peşinden minik adamın ateşi çıktı.
3 gün boyunca uykusuz ve yorgun bi şekilde ruh gibi dolaştık.
onları iyileştirme çabası içinde olan ben hastalanıp yataklara düşünce döngü tamamlanmış oldu böylece...
çarşamba sağolsun tüm yorgunluğumu tatlızlığımı aldı götürdü resmen, haftaiçi bir günlük tatil nelere kadir yahu...
4 hafta boyunca her cumartesi burda olacağım, bir aydır bugünü bekliyordum ve sonunda geldi...
sabah erkenden kalkıp evi toparlayıp, minik adamın yemeğini hazırladıktan sonra çantamı ve makinamı alıp kendimi sokağa atacağım.
ilk başlarda bayağı bir vicdan yapmıştım ama şimdi daha rahatım, hem alıştım hem de sevgilim sağolsun.
ben deli gibi mutlu olacağım ama bakalım sevgilim ve minik adam bensiz nasıl bir cumartesi geçirecekler? pazar günü arayı kapatmak için çırpınırım artık:)
.
çok heyecanlıyım, umarım iyi geçer, herkese harika bir haftasonu diliyorum...

13 Mayıs 2010 Perşembe

akşam güneşi...

son bir saattir aylak aylak ekrana bakıyorum, nette takılıyorum hatta bir ara markafoniden sevgilime babalar günü hediyesi bile baktım.
aklıma yatan güzel şeyler de buldum valla, zaten bence hediyenin işe yarayanı makbuldür...
bu arada bu yazıyı yazarken bir yandan da katur kutur, kuru mu kuru beyaz leblebileri yutkunmaya çalışıyorum.
klasik yaz geliyo biraz diyet yapıp toparlanayım havasındayım, bakalım çok da beceremem ama hayırlısı...
.
çok yorgunum aslında dün gece eve gittiğimde sevgilim yatağın bir köşesine sıkımış minik adam popoyu onun sırtına dayamış, 
mışıl mışıl uyuyolardı...
aa bide bacakları babasının kafasına dayayacak şekilde ters yatıyordu yatakta, alem oğlan...
üstünü de örttürmez oldu, uykudayken dahi hissedince üstünü örteceğimi ayaklarını havaya kaldırıyo ya.
sarıldım bende, dayanamadım dayadım burnumu terli enseye, mis gibi ter kokusuyla uyuya kalmışım...

11 Mayıs 2010 Salı

atasın iki göbecik...

nasıl da bahar geldi İstanbul' uma, havalar ısındı ya benim için daha bir sıcak sanki, soğuğa karşı kapattım kendimi...
harika bir kitap okuyorum bu aralar, okumaya çalışıyorum daha doğrusu çünkü iş yoğunluğundan vakit bulamaz oldum, üzülüyorum.
seversiniz belki bir göz atın burdan, Gökçekız' a da tavsiye etmiştim, dönüşte okur artık...
Gökçe deyince; özledim seni arkadaşım, umarım çok güzel vakit geçiriyorsundur, öpüyorum ikinizi.
minik adam uyurken film izliyorum birde, özellikle son zamanlarda Türk filmi izleme olayına sardım ve çoğunu da beğendim.
.
minik adam hergün biraz daha büyüyo, koca sıpa oldu başımıza, evin muhtarı gibi herşey ondan soruluyo...
uykudan yeni uyanmış ama annesine poz veriyo minik adam, yeni makinaya baya baya alıştı, ilk başlarda çekme sesini duyduktan sonran gülüyordu artık öncesinde de gülüyo...
cumartesi Kalamış parkında Efeler ile beraberdik, çok güzel anlaşıyorlar, bayılıyorum bunlara ya...
Efekuş gelmeden önce biz yetişene kadar bir kova kumu kafasından aşağıya boca etti hemen ardından deniz kenarında yürüyüş yapıyorken koşarak suya attı kendini. nasıl yani mi dediniz, biz evde böyle bir canavarla beraber yaşıyoruz işte:)

geçen sene olduğu gibi  bu sene de doğum günümü Ahırkapı Hıdırellez şenliklerinde kutladık. soğuktu, kalabalıktı, ulaşmak istediklerimize telefonlar kitlenince ulaşamadık falan ama herşeye rağmen çok eğlendik, bir insanın doğum günü bu kadar güzel mi denk gelir yahu:)

bu güzeller çilek ve maydonozlarımın yanında balkonumu süslüyor artık,  inanılmaz canlılık ve renk kattılar ortama. Umo ve Deniz ile öğle yemeği sonrası renklerinin cazibesine katılıp, kaptık götürdük evlerimize. hergün minik adamla onlara günaydın cici çiçekler deyip tek tek renklerini söyleyip seviyoruz. aa bir de maydonozlar yalnız kalmasın diye nane ve reyhan da aldım, balkonumuz mis oldu mis.
.
aldığım hediyeye aşığım resmen bu fotoğraflarda onun ve benim ortak çalışmamız yakında çok daha güzel gelişmeler olucak.
haber veririm, herkese iyi başlangıçlar diliyorum, iyi haftalar....

9 Mayıs 2010 Pazar

anneeemmmmmmm.........

annedir yüreği fazla dayanamaz
herkes bıksa benden annem bana doymaz
öper besler beni unutur kalbinde
annem burda olsun bana bişey olmaz
her gün bakar bana kusurumu görmez
günler gece olsa onun ışığı sönmez
ellerim büyüdü avuçlarında
bi tek annem olsun bana bişey olmaz... 

P.S.1 gözlerim dolu dolu hazırladım, minik adamdan sonra çok duygusal oldum ben yaaa...
P.S.2 tüm annelerin anneler gününü kutluyorum, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum, öpüyorum...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

üçsıfır

iyi ki doğdum
gördün mü bak otuz oldum 
özgürüm kanatlandım 
durmadım ayaklandım
koşup ilerliyorum 
~
iyi ki doğdum 
ne güzel bir kadın oldum 
minik adam hep peşimde 
aklım hem evim hem işim de
sınırları zorluyorum 
~
kalamam hayatın köşesinde 
o zaman neşesi neresinde 
koysalar önüme bariyerde 
çocukta yaparım kariyer de
~
pes etmem ben en zor günümde 
kanatlandım özgürüm bende 
deseler geçecek bu heveste 
çocukta yaparım kariyer de
ooooooooooooooooooooooooo
oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo
 
P.S.1 doğum günüme özel olsun, mutluluğumu paylaşmak istedim de...
P.S.2 sevdiklerim iyi ki varsınız sizsiz eksiğim...
P.S.3 foto by Luna

3 Mayıs 2010 Pazartesi

7-3=4

cumartesi sevgilim de dahil tüm emekçiler Taksim meydanında toplanırken biz oyun grubu toplantımızı gerçekleştirdik.
o kadar anne ve bebek bir araya gelemedi tabi, eksik de olsa arayı çok açtığımız ve birbirimizi özlediğimiz için yine de toplandık.
cimcime Derin, minik adam Deniz, kırmızı dudaklı Eylül ve sarışın kuzu Efe ile ablaları Juvekız aramızdaydı:)
sevgili Ömerkuş, Zeynepkuş ve kırmızı yanaklı Eylülkuş ile bir daha ki toplantı da görüşeceğiz...
minik adama sabahın ilk saatlerinden başlayarak arkadaşlarının geleceğini oyuncaklarını paylaşacağını anlatıp durdum.
oyuncak konusunda hiç problem yaşamadık ama dışarı çıkmayacağımızı, evde olacağımızı anlayınca asıl sorun orda başladı.
toplantının büyük bir kısmında keyfi yoktu, memesini istedi sürekli, ancak misafirlerimizi yolcu ettikten sonra sakinleşti.  
kızların dediğine göre ev sahibesi genelde bişey anlamıyomuş ama minik adam da böyle olunca ben baya bişey anlamadım bu toplantıdan :)
hepsi o kadar büyümüşler ki bir dakika bile yerlerinde duramadılar, annelerinin koynundaki bu pozları çekene kadar canım çıktı.
sarışın kuzum Efe, nasılda sevimli bir adam olmuş koltukların tepesinde zıplarken çok eğlendi, güldü bol bol.
Eylül' üm sanki biraz atmıştı çekingenliğini üzerinden, içeri girerken biraz tereddüt etti ama sonradan hemen alıştı ortama.
cimcime Derin en küçükleri olmasına rağmen hepsini dize getirdi valla, yaramazlıkta üstüne yoktu, bir ara Efe'nin üstüne bile çıktı :)
benim fotoğrafım Juve' den, onun çekim alanına takılan biz olduk bu sefer...
o kadar çocuğun ve anne muhabbetinin arasında bir ara bağırarak kaçacak diye korktum ama sonuna kadar süper dayandı :)

.
çok fazla oyuncak almamak için dikkat ediyorum aslında ama farkında olmadan ev oyuncak dükkanı gibi olmuş çıkmış.
bi ara oyuncaktan ve yastıktan halı görünmüyordu, hepsini toplamak minik adamla baya bir zamanımızı aldı.
ne olursa olsun bu toplantıları çok seviyorum ben, minikleri görmek beni anladığını düşündüğüm insanlarla beraber olmak terapi gibi geliyor bana.
kızlar ne olursa olsun dayanalım ve vazgeçmeyelim bence hatta konuştuğumuz gibi olayı Kalamış'a taşıyalım, biraz da oraları dağıtalım:))