2 Mayıs 2009 Cumartesi

And the Oscar goes to...

Dün akşam sonunda izleyebildim, daha doğrusu bitirebildim -3. kez başlamıştım-, biliyorum biraz geç oldu ama iyi ki oldu:)

Konusuna çok da hakim olmadan izlemeye başladım, sevgilim biraz bahsedince ve filmin başındaki sahneleri görünce ilk sorduğum soru "İnsan hakları nerde??" oldu. Film boyunca insanların "özgürlükler ülkesinde?" cinsel tercileri yüzünden yaşadıkları fiziksel ve psikolojik baskı çok net bir şekilde gözler önüne serilmiş. Filmin gerçek hayat hikayesiden uyarlanmış olması en etkileyici noktalardan birtanesi diğeri ise Harvey Milk 'in kendisi. Kaliforniya eyaletinde cinsel tercihleri bilinerek belediye meclisine seçilen ilk eşcinsel erkek olan Harvey, kişiliği, duygusallığı, zekası ve güleryüzü ile görevde olduğu 11 ay boyunca eşcinsel haklarını iyileştirmek için çalışmış ve bu uğurda da hayatını kaybetmiş bir eşcinsel - sonunu gizlemeye gerek duymadım çünkü zaten bilinen bir durum bilmeyenler de filmin 10.dakikasında bu zaten öğrenecekler-. Özünde inandıkları uğruna sonuna kadar savaşan, mücadele eden bir adamın hikayesi...

Ayrıca en önemli diğer bir nokta da: Sean Penn! Filmin başından son sahnesine kadar müthiş bir keyifle izledim. Sahnesine göre duygusallığı, heyecanı, aşkı, cinselliği, liderliği çok doğal bir şekilde hiç zorlanmadan oynamış. Eski bir filmi olan 21 gram' dan sonra uzun zamandır oyunculuğu beni böylesine etkilememişti. Oscar'ı sonuna kadar hak etmiş, izlemeyenlere tavsiye olunur:)

Hiç yorum yok: