30 Nisan 2010 Cuma

bende istiyorum bunlardan...

bu hafta perşembe saat üç itibari ile özgürüm demek isterdim ama görüldüğü üzere hala buralardayım.
ama işte acıkta olsa rahatladım, geceleri normal rüyalar görüp sıkıntılar içinde bir sağa bir sola dönmüyorum en azından.
kariyer sokaklarında kör topal ilerliyorum, he derseniz ki ne yapıcan kariyeri die bak ona kesinlikle katılıyorum:)
dün Juve ile konuşurken "birbirlerinin yerinde olmak isteyen iki insan tipi" diye kendimizle dalga geçtik.
yarın ki oyun grubumuza davet ettim onu, bizdeyiz bu sefer, nasılda kocaman olmuşlardır hepsi şimdi.
yapmam gereken o kadar çok iş var, kekler, börekler yapıcam kuzular yesin diye...
.
harika gelişmelerde var bu arada, kırk kere matkap matkap dedim sonunda bu sabah geldi,
böylece minik adamın odası da resimleri asınca resmen tamamlanmış oldu, yarın bol bol fotoğraf çekerim artık.
ayrıca erkenden doğum günü hediyemi de aldım, elimden bırakmak istemiyorum desem yeridir...
ama haftaya otuza girmenin verdiği hafif bir sıkıntı var üzerimde, rakamla yazıp sildim şimdi hatta.
kime söylesem "saçmalama rahat ol, göstermiyorsun" diyo ama otuz dedikçe tik gibi bişey oldu,
omuz silkiyorum hemen, otomatik, haftaya kadar ancak düzelirim herhalde...
.
bugün cuma ya, nasıl güzel bir gündür bu, herkese iyi haftasonları, öptüm, sardım...
Tabaklara bayıldım bu arada bakmak isteyenler buraya bir göz atsınlar...

23 Nisan 2010 Cuma

5 taş...

çözülmemiş çorap sorunumuz geceleri gaz sancılarını da beraberinde getirmeye başladı,
gecenin bir yarısı uyanıp minicik bir pırt için dua eder olduk sevgilimle..
işin ilginç yanı sabah biz gözümünü bile zar zor açıyorken O hiçbişey olmamış gibi enerjik ve mutluydu:)
gizli bir cennet keşfettik bu sabah annem ile beraber, kendimi kör gibi hissettim içeri girince.
insan gözünün önündekini zor görürmüş misali evin camından bile görünen harika bir cafede ana-kız-torun kahvaltı ettik.
bir gece önce gece yarısına kadar çalıştığımı, gaz sancılarını, yorgunluğumu unutturdu resmen...
23 Nisan yürüyüşüne katılacaktık bu sabah kaçırdık, ama resim arkadaşlarımıza resimlerimizi zamanında göndermeyi başardık.
birbirinden güzel resimler geldi bize de, en kısa zamanda paylaşacağım resimlerimizi...
sevgili anneler minik kuşların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun, hepsini tek tek öpüyorum, sarıyorum...

21 Nisan 2010 Çarşamba

çorap sorunsalı...

dün akşam minik adamla görüşemedik, eve geldiğimde çoktan babasıyla uyumuştu,
yoldayken aradığımda henüz yatmamıştı halbuki, nasılda umitlenmiştim, göremedim ya sardım uyudum bende.
.
hayatım boyunca hiç sabah insanı olamadım ben, sevgilime o yönden hep çok özenmişimdir.
ne zaman yatarsa yatsın sabah pat diye açar gözlerini, minik adamda bu konuda babasına çekmiş.
azıcık uyuyun dimi, ne gerek var sabahın köründe kalkmaya, yok sözleşmiş gibi kalkarız ailece erkenden.
eminim komşularımız pazar sabahı bile yedide sekizde kalkıp sohbet ve kahvaltı eden bizden nefret ediyolardır.
bu sabahta ailece erkenden uyanıp koşuşturmaya başladık, daha doğrusu minik adam uyandırdı bizi.
onları başbaşa bıraktıp hemen hemen hergün karşılaştığım servis kaçırma problemini bugünde yaşayarak zoru başardım.
.
bu aralar minik adamın bazı huysuzluklarının gittiçe kronikleşiyor, "terrible two" başlıyor sanıyorum.
önceleri istediği olmayınca çok uzatmazken artık ağlama krizine girecek kadar diretmeye başladı,
ender olsada kızınca elindeki oyuncağı tekrar tekrar yere fırlatıyor ve bağırıyor.
nazik ama otoriter olmaya çalışıyoruz, nasıl olucak bakalım...
bir de çorap sorunu yaşıyoruz, gün içinde en az 30 kez çoraplarını çıkarıyor, biz giydiriyoruz.
hayır havalar biraz ısınmış olsa sorun değil ama ben üşüyorum ya hala, o da üşüyor gibi hissediyorum.
babası veya dedesi gibi çorap sevmeyen biri olucak belki ama sayemde olamıyor...
yazdım ya rahatladım, az sorun ederim artık, hem çorapsız olunca istediğin her an öpebiliyorsun tombiş parmaklardan :))

19 Nisan 2010 Pazartesi

bir pazartesi.

hayat yavaş yavaş normale dönüyor, hep böyle mi gidecek derken bu iniş çok hoşuma gitti.
bir süredir normal iş saatinde evime gidebiliyorum, minik adamla çerez eşliğinde yumurtaları izleyip
resim yapabiliyor ama en güzeli tulumunu giydirip uyku öncesi yatak muhabbetine girebiliyorum.
abarttık hatta son bir haftadır beraber uyuyoruz, ailece hem de, saat dokuzdan sonra ararsanız bilin ki pireler uçuyo:)
tabi böyle bol uykulu bir haftanın ardından cumadan başlayarak hareketli bir haftasonu geçirdik.
cuma günü neredeyse evimizin dibinden geçti ralli arabaları ancak biz hiiiç oralı olmadık nedense.
bizim işimize yarayan kısmı erken ofisten çıkıp sevgilimle kadıköy sokaklarında başbaşa iki saat geçirmek oldu, özlemişim.
kaçamak yaptık ya vicdan yaptı bu biraz bizde, minik adamla parkta gezdik sonrasında, napalım:)
.
kim demiş çocuk olunca sosyal hayat ölüyo diye:) tamam sekteye uğruyo falan ama ölmüyo yaa, dalgalanıyo...
geçen hafta cumartesi aynı saatlerde fosur fosur uyurken bu hafta cumartesi harika bir ev partisine katıldık mesela.
ev sahibemiz Umo, sangria kraliçesi Luna, Nazo, Öz, Nili ve diğer 20 kişi ile beraber Gökçekız ve Tolga'sı için toplandık.
iyi ki varsınız yahu! he Gökçekız, gidin iyi eğlenin ama dönün emi:) öperim hepinizi.
aslında böyle bir eğlenceden sonra pazar günü ordan oraya yatmak lazım dimi ama yok kısmet olmadı.
annemle beraber kendimizi mutafağa attık ve başladık temizlemeye, annem olmasaydı bir kenara yığılır kalırdım valla.
annem ya, canım ya çok yoruldun izin gününde benim için, teşekkür ederim tatlım!
aa bu arada ayyy amma da pismiş bu kadın demeyin tersine bunların hepsi fazla titizlikten oluyo :)
ben böyleyim işte bu sabah, yeşil zemin üzerine grili beyazlı dalgalar hakim ruhuma,
pazartesi pazartesi iyi bir noktada sayılırım ama di mi?
bol şanslar dileyesim geldi neden bilmiyorum, neyse hadi herkese iyi haftalar, kaçtım...

13 Nisan 2010 Salı

mr. parmağın kulakları...

cumartesi ailece berberin yolunu tuttuk, mekan E-bebek' in Kızıltoprak şubesiydi...
sevgilimle ikimizde hafif gergin bir bekleyiş durumu söz konusuydu, 
son yaşadığımız berber macerasından sonra en kötü kestirmeyip sahilde gezeriz diye düşünüyorduk...
ama minik adam bizi çok şaşırttı bırakın ağlamayı çok az mızmızlandı ve eski eğri büğrü saçların yerini bildiğimiz temiz amerikan traşına bıraktı...
 
P.S. saçları meğer ne kadar uzunmuş kestirince kulakları çıktı kuzunun:) Nasıl, beğendiniz mi?:))

10 Nisan 2010 Cumartesi

çilekler çiçek açınca...

aklımda yine bin tilki dolanıyo, ne yapıcam ben bu bir türlü fırsat bulupta yapamadığım şeylerle bilmiyorum.
minik adamın odası bitmek üzere, bir resimlerini ve panosunu asmak kaldı, matkap kullanmayı mı öğrensem diyorum.
hani bir reklamda ufaklık "benim annem hem doktor, hem mühendis, hem aşçı, hem ayakkabı bağlamacı" diyo ya,
favorim reklamım o bu aralar, anne olmak çoklu bir iş paketi gibi, içinden seçmek mümkün değil.
ama tüm bunların ortak tek bir noktası var sanıyorum, sevgi, hayat onsuz çok çekilmez olurdu...
.
sevgilim, geçen hafta iki gün Kayseri' deydi, seminer icabı, bir gece ayrı kalmak bile çok zor geldi,
minik adam sürekli her kapı veya telefon çaldığında "baab-baaa" naraları attı, babasına aşık bir oğlum var benim...
valla kıskanmıyorum, gerçekten, tamam belki biraz imreniyorum diyelim ama azıcık :)
geldiğinde keyifsizdi, yorgunluk ve türbülans birleşince vertigosu azmıştı yine, ilacını ve vitaminini içti.
şimdiyse -nasıl bir görev aşkı anlamıyorum- işe gitti, hayır ben olsam bayılır kalırdım herhalde bir kenarda...
yazdığım satırları okuyunca düşündüm de enteresan rahatsızlıkları olan bir aileyiz biz, vertigolu bir baba ile çölyaklı bir anne...
o kadar alıştım ki gülüyorum artık, komik ama dimi? neyse Allah'tan minik adam gayet sağlıklı..
dün sabah rutin kontrolü için Alev teyzesine gittik, beşli karma aşısını vurdurduk, akşama doğru ateş yaptı biraz.
bunun dışında herşey yolundaymış, sevindirik oldum tabi:)
.
bisiklet almayı düşünmeye başladım yavaş yavaş, hem parkta yakın, yaz da geliyor, binmeyi severse süpper olur..
küçükken en sevdiğim şeydi bisiklete binmek, Esat' la hızımızı alamayıp sabahın köründe akşam karanlığına kadar tepesinden inmezdik.
hem internetten hemde oyuncakcılardan bakınmaya başladım bile, haber veririm güzel bişey bulursam.
gerçi daha çok bu aralar minik adamla kendimizi sanata verdik, renk renk kağıtlara resim yapıyor,
fırça kullanmayı da pek sevdi, kağıtı boyadıktan sonra masa ve sandalyesi de nasiplerini alıyorlar tabi...
şefffaf dosya aldım geçen gün, tüm resimlerini tarihleyip orda saklıyorum, büyüyene kadar ev dolup taşacak gibi:)
.
baharda geldi sonunda, bu güzel çiçekler büyüyüp mis kokulu çilekler olucaklar ve maydonozlarımın yanında balkonumuzu şenlendirecekler...
bize şans dileyin, minik adamın saçlarını kestirmek istiyoruz, az ağlamalı olmasını umut ediyorum, en azından deneyeceğiz...
neyse kahvemin yanına kurabiyelerimi almayı unutmuşum, ben kaçtım, hepinize iyi haftasonları, öptüm, sardım...

5 Nisan 2010 Pazartesi

özledim...

çalışan anne olmak çok zor,  hele bide çok çalışan anneysen durum daha da zorlaşıyor...
minik adam evde babasıyla yatağımızda mışıl mışıl uyurken
kasvetli ofis ortamında oturmuş, inanılmaz bir boyun ve sırt ağrısı çekerek çalışmaya çalışmak...
arkada Bob amca "every little thing is gonna be alright" diyo ama inanasım gelmiyo,
şu saatte hiçbişeye inanasım yok aslında...
.
güzel planlarım vardı haftasonuna dair ama işler bitmeyince onlarda suya düştü...
annem, minik adam ve sevgilimle bol bol vakit geçirmek yetti bana...
 
.
umarım herşey yolundadır, soran olursa diye Nilo hala buralarda demek için geldim...
herkese iyi haftalar, özledim hepinizi...