26 Eylül 2010 Pazar

nasıl bir cumartesiydi o öyle...

hatırlıyorum da eskiden ne kadar çok sirk gösterileri yayınlanırdı televizyonda tabi ki özellikle trt1' de, cumartesi günleriydi diye hatırlıyorum saat onbir sularında. sirk sevgisi çocukluktan kalma bişey benim için, babam, Eso ve ben kaçırmadan mutlaka izler ve tezahürat yapardık, daha çok akrobasi kısmını sevmeme rağmen yine de tüm gösteriyi baştan sona izlerdim nefes almadan.
enteresan bir yaşam tarzı, şehir şehir gezerek insanları eğlendirmeye çalışmak, hayatının büyük bir kısmını evden uzakta ve sürekli yollarda geçirmek, karavanı evin bilmek. benim gibi kök salmaktan, oturduğu yerde oturmaktan, düzenli yaşamaktan keyif alan biri için çok uzak bir yaşam tarzı. denenebilir belki ama kısa çok kısa bir süre için.
seyretmesi keyifli, eğlenceli ama hayvaların sahne aldığı kısımlar pek değil. hem ufak ufak korkuyorum hemde üzüyor beni o kısımlar. izlerken bir ara sevgilime 'inşallah bu hareketleri yaptırmak için çok canları yakmamışlardır' dedim yalan olduğunu bile bile. insanlar hadi seçme şansı var ama yine de böyle bir hayat tarzını seçmişler ama ya hayvanlar, etrafta onlarca kişi var, flaşlar parlıyor ve sen bir kafesin içinde ordan oraya atlıyorsun. ne bilim öyle kendi kendime üzüldüm oralarda...
ilginç olan bir nokta var ki toplam on kişilik bir gösteri kadrosuyla bütün numaraları yaptılar valla. mesela üstteki resimde gördüğünüz bu amca hem kaplan  hem de at terbiyecisi, ne alaka dimi? ya da akrobasi gösterisi yapan çift, üç- dört faklı numara için sahne aldılar. ama benim bu gösteride en keyif aldığım showlar kesinlikle palyaço Bubu' ya aitti...
.
Sabahı daha önce bahsettiğim müzik okulunda -minik adamın bir öğretmeni var artık- öğleden sonrayı sirkte akşamı ise çoluklu çoçuklu ev toplantısı ile geçirdik. Seviyorum böyle yorucu ama yoğun günleri... neyse dışarıda harika bir bahar havası bizi bekler, biz parka gidiyoruz, bekleriz. iyi pazarlar  herkese...
.
P.S. Sirk, sanıyorum bir süre daha devam edecek, bir göz atın derim;)

Hiç yorum yok: